30 Aralık 2014 Salı

Değişim; bence onları başarabilecekler için gerçek bir kavramdır. Diğerleri için sadece bir düşüncedir. Bu aralar değişime gerçekten ihtiyacım var. Fakat o kadar bıkmış ve bunu yapamayacak gibi hissediyorum ki... tarifsiz anlatımı benim için şu anlık. Gene de ben benim. Elbet bunu başaracam.

8 Aralık 2014 Pazartesi

Rashomondan Önce Rashomondan Sonra

Her şey aldığım bir derste verilen ödevle başladı. Bir hikayenin 4 farklı kişi tarafından tamamen farklı anlatması üzerine bina edilmiş bir film. Bu tanım bunun için basit dursa da filmi anlaşılması zor. En nihayetinde odak noktası insan. Filmin yönetmeni Kurosawa senaryoyu anlamayan yönetmen yardımcılarına olayı şöyle özetliyor; 

İnsanoğlu kendisine bile karşı dürüst davranmakta zorlanmaktadır. Kendinden söz ederken bir takım hayal ürünü yalanlar ekleyerek daha ilginç görünmeye çalışır. Bu senaryo bu insanların portrelerini çizmektedir. Bunlar kendilerini olduklarından daha iyi göstermek için yalan söylemeden hayatlarını sürdüremeyenlerdir. Hatta bu dünyadan geçmiş olsalar bile , filmdeki karakterlerden biri gibi, bir aracıyla dünyada yaptıklarını anlatırken gene yalan söylemektedir. Egoizm insanoğlunun doğuştan gelen ve kefareti en güç ödenen günahıdır. Bu film insanoğlunun bencilliği ve yalan söyleme yeteneği üzerine yapılmış baş döndürücü ve derinlemesine bir denemedir.


Bu sözün beni bu kadar etkilemesinin belkide nedeni son zamanlarda yalana batmış insanlarla fazlaca rastlaşmam olabilir. Ben bazılarının bu sözleri okusalar da üzerilerine alınmayacak kadar ego ile doluda olduklarını düşünüyorum. Kendilerini gizemli ilginç artık adına ne derseniz deyin gösterme kaygısında olduklarını fark edemeyecek kadar egolarının da oluklarını düşünüyorum. En sonunda napacağım kendime güzel bir kaf dağı bulup üstünde tek başıma yaşayacağım temsili resmide şöyle



Neyse bunlar onların ergen tavırları deyip. Bakış açısının hatta ve hatta şahitliğin ne kadar kişisel bir yargı olabileceğinin inanılmaz güzellikte ki bir örneği. Bizim hocanın sınıfta verdiği örnekten bahsedeyim biraz. Bir grup insan evladı basketbol oynuyorlar daha doğrusu paslaşıyorlar. İzleyicilerden de kaç tane kere beyaz tişört giyenlerin paslaştığını saymalarını izliyorlar. Arada goril kostümü giymiş biri geçiyor ve şaşırtıcı kısım bu izleyicilerin yüzde 15'i kocaman gorili görmüyor.  Bu resimin mealide gerçeğin perdelenmiş olduğu. Gerçeğin saklandığı. Hoş dimi. Anlayana...







18 Ekim 2014 Cumartesi

FİLM ÖNERİSİ-1





Filmekimi hazır sıcağı sıcağına bitmişken bir de film önereyim izlediklerimden dedim. Film bir annenin, hiperaktif ve şiddetsel eğilimleri olan oğlunu tek başına yetişmesini konu alıyor. Filmin ana gövdesine bu nerede ne yapacağı belli olmayan Steve karakteri oturuyor. Filmin en güzel nesiydi derseniz Steve derdim. O kadar iyi kurgulanmış bir karakter ki Steve'in o aklına eseni yapan karakterine rağmen, filmin sonuna doğru Steve'in neyi yapacağını kestirebiliyorsunuz. Herkesin başına bela olabilecek sinirlendiğinde kendini tutamayıp diğerlerine zarar verebileceğini bildiğiniz halde onun için en iyisini isteyebiliyorsunuz. Yönetmen film bitti diyebileceğiniz alternatif mutlu sonlar verse de gerçekçi haliyle bitiyor.







Filmde 1:1 oranında geçen film bu mutlu sonlarda alışık olduğumuz 16:9 oranına bırakıyor kendini. Yönetmenin bu oranını tercih etmesini ben gerçekliğe sıkışık kalmamıza yorumluyorum. Aslında yorumlamak istiyorum. Keşke annesinin Steve için hayal ettiği o mezun olduğu evlendiği mutlu sonla bitseydi. Keşke annesi Steve için bu kadar eli kolu bağlı kalmasaydı. İşte bu yüzden diyorum ki gözünü kapadığınızda ki hayalleriniz gözünüzü açtığınız da olmadığında sizde daracık bir çerçevede kalıyorsunuz.

bu arada müzikleri aşırı derecede iyi ve film içinde güm güm çalıyorlar.


  • lana del rey-born to die
  • ludovico einaudi- experience


http://www.imdb.com/title/tt3612616/?ref_=ttrel_rel_tt

10 Ekim 2014 Cuma

Mavi pogaca

Bizim kus kadar kalori hesabini evde yapan baska bir canli yok. Hayranim bu dengeleme ozelligine. Butun yemegi onunde duruyor suyu var ama kesinlikle zayiflama yada kilo almasi soz konusu degil. Bir hafta kafesinin kapisi kapali durdugu halde kafesin icinde gene fit halini koruyor. Surekli spor yapan birini dusunun. Mesela gunde yarim saat yuzen birinin bir hafta boyunca hic yuzmedigini dusunun. Kesinlikle kilo alicaktir. Bu
kus bu problemi bile cozuyor.Nasil dengeledigini bilmiyorum. Muhtemelen az yiyordur yada kafes ici sporlarini yapiyordur. Belkide kafasini kafasina gore anlamsiz sallamasi bu yuzden. Kafesin kapisini acik biraktigimda kafasina gore uctugunda da kilo vermiyor. Suan kus hatta yemek yiyor. Bildiginiz homili girtlak seklinde. Agzini sapirta sapirta ve ben birazdan odadan cikip isigi kapaticam. Yani o yemisinden sonra uyuycak. Sabaha bunlarin top top et olmasi lazim. Bunu her aksam yapsam bir yil sonra bunun ucamamasi lazim ama oo napiyor gene de kilo almiyor. Otmekten baska bir dilden anlamadigini icin sirrida kendinde sakli olucek. Cok yazik olacak. Ve hala yiyor. Ben yumurtali sucuk yesem kabak benim basina patlar ama.


Posted via Blogaway

4 Ekim 2014 Cumartesi

Bayram Klasiğim: Asteriks







Bizim kurban bayramıyla bir alakası olmasa da, benim için Asteriks bayramda kanallarda verilince mutlu mesut izlediğim çizgi filmdir. Artık tabi vermiyorlar. Bazen dandik Fransız filmlerini oynatsalar da ne çizgi filmi gibi güzel oluyor ne de çizgi romanı gibi. Amaaa ben aynı çizenin ve yazarın (Rene Goscinny, Albert Uderzo) bir başka çizgi roman serisini buldum.







Oumpah-pah: oburiks kıvamında güçlü salak karakterimiz ve onun kibariko asteriks vari  İkikafaderil'nin Amerika'da Fransız sömürgelerinde geçen 5 hikayeden oluşan çizgi roman. Renkli. Tek sorunu hikayeler biraz kısa.







Tavsiye: Asteriksteki sarılık iç sayfalarda çok mevcut değil bence mandalina yiyerek okuyun. Dengeler.

Yapıkredi yayınlarının etiket fiyatı:35tl ben kadıköydeki büyülü dükkandan 27tlye aldım. Fiyatı çizgi romanlara göre makul. 190 sayfa. hemide karton kapağı var.  https://www.facebook.com/BuyuluDukkan